Kurumsal.TV

Ülke'deki Finans sorunu: Bağımsız Denetim ve Bağımsızlık

Ülke'deki Finans sorunu: Bağımsız Denetim ve Bağımsızlık

24 Ocak 2019 14:51

Küresel büyümeye dair aşağı yönlü riskler nedeniyle finans piyasalarındaki oynaklıklar devam etmektedir. ABD Merkez Bankası’nın faiz artırım süreci, Çin ekonomisindeki yavaşlamaya ilişkin endişeler ve emtia fiyatlarında oluşan aşağı yönlü eğilim, gelişmekte olan ülkeler üzerinde özellikle yılın üçüncü çeyreğinde önemli ölçüde etki yapmıştır. 

3 temel risk diye adlandırdığımız; FED faiz artışı-Çin'in düşüşü-Emtia fiyatlarının düşüşü kontrol edilemeyen ve yavaşlatılamayan riskler olarak görünüyor.
 
Bu 3 temel risk sebebiyle, gelişmekte olan ülkelere yönelik portföy hareketleri zayıf ve dalgalı bir seyir izlemiştir. Şirket satın almaları, büyük anlaşmalar, büyük yatırımlar vb her türlü Finansal hareket bu sebeple ötelenmiş veya vazgeçilmiş durumda.
 
Bu durum, ülkemizde şirketlerin borçla dönmesi sebebiyle krediye yönelimini artırmış gözüküyor.
 
 
Buna ek olarak, küçük iş yapan KOBİ'ler ise 2014 başından itibaren daha az kredi kullanmaya ve işini küçültmeye yöneliyor. Büyük şirketlerdeki artış, istatistiklere göre borcu borçla çevirme veya zorunlu yatırım sebebiyle artan krediler sebebiyle oluşmakta.
 
Bu kısa 2015 yılı finansal durum analizinden sonra, aslında olması gerekene neden ulaşılamadığı ile ilgili küçük bir analiz yapmak istiyorum.
 
Ülkemizde, şirketlerin yönetilmesi ile ilgili çeşitli raporlamalar yapılmakta:
 
1. VUK'a göre düzenlenen Mizan-Bilanço-Gelir Tabloları ve bunlardan oluşturulan Bütçe vb ek tablolar
 
2. İç denetim-Banka-Araştırma Kuruluşu vb şirket içinde ve dışında oluşturulan özel raporlar
 
3. Bağımsız Denetim
 
Burada, 1. sırada olan tablolar Devlet tarafından zorunlu istenen ve şirketlerin sadece vergi hesaplaması için oluşturduğu, çoğu işverenin sadece ciro-kar ve ödenecek vergiye baktığı, pek kıymet verilmeyen tablolar. 
 
Finansa ulaşmada, yatırım yapmada, ortak bulmada, Halka Arz olmada kullanılan yegane kaynak olmasına rağmen, şirket olarak en az kıymet gören departman "Muhasebe" tarafından oluşturulmakta. Muhasebesini yetersiz bulanlar ise, eline tek bir fatura almamış, bu ana kaynak olan "Mizan'ın"içeriğinden pek de haberdar olmayan bir Bütçe departmanı kurarak gelecek planlamalarını yapmakta, çoğu şirkette "herkes bütçe yapıyor, bizde yapalım"dan ileriye gitmediğine şahit oluyoruz maalesef.
 
2. sırada olan raporlamalar ise, Yönetim Kurulu Başkanının/iş sahibinin, istediği veya önem verdiği alanla ilgili hazırlanan raporlar. Çoğunlukla iç denetim hata bulmak üzerine yoğunlaşırken, diğer kuruluşların hazırladığı raporlar, çok kıymetli sektöre özel bilgileri içermekte, şirkete özel durumları tespit edebilmek, dışardan ayda birkaç kez bakmakla zaten pek de mümkün değil.
 
Burada elimize, yegane 3. rapor çeşidi kalmakta, ismi gibi bağımsız denetim.
 
Bağımsız Denetim kısaca şu, VUK'a göre hazırlanan Mali Tabloların, belirli kriterlere (Uluslararası Finansal Raporlama Standartları-UFRS veya Uluslararası Değerleme Standartları-UDES) göre bağımsız denetim tekniklerinin uygulanarak, defter, kayıt ve belgeler üzerinden denetlenmesi ve değerlendirilerek rapora bağlanmasını ifade eder.
 
Aslında tamamen bağımsız bir incelemeyi ifade eden bir çalışma, VUK Tabloları şirketin yaptığı tüm ticaretin görüntüsü iken, bunun Uluslararası Finans dilinde değerini tespit eden çalışma, bağımsız denetim.
 
Peki Bağımsız mı gerçekten?
 
Maalesef hiç değil, birinci sebebi ise, Bağımsız Denetçilerin yaptıkları bu iş için ücretlerini rapor vereceği şirketten almaları. Burada şu durum ortaya çıkıyor, acı reçeteyi görmek istemeyen yada  bu raporu zorunluluktan veya başka sebeple yaptıran şirketlerin, bağımsız denetçiye ücretini öderken "küçük"taleplerde bulunması. Amiyane tabirle, ülkemizin kültürü olmuş "Parayı veren düdüğü çalar" atasözü gereği bağımsız denetçi bağımsız olamıyor.

Bağımsızlık, ancak ciro vb bir kriter üzerinden devletin kaynakta keserek "kendi adına bağımsız denetim"yaptırdığı meslek mensubuna ücretini vermesiyle mümkün.
 
SONUÇ
 
Aslında, yazı kendi içinde çözüme de ışık tutuyor. 
 
Bu raporlar, yurtdışından herhangi bir şirketin, ülkemizde bir şirket satın alırken-yatırım yaparken en çok kıymet verdiği raporlar. Şirketler, gerçekten uzun süre varolmak istiyorsa, önce"bağımsız" bir denetçi  bulmalı, onun gözüyle ortaya çıkan raporlarının ne anlama geldiğini çok iyi anlamalı ve dinlemeli. 
 
Zayıf yanlarını veya zarar ettiği ticaretini çok net ortaya koyan bu raporlara göre düzeltici işlemler takvimi oluşturmalı.
 
Bu işlerin bir periyotta sindirilebileceğini bilerek, bu işleri de en azından bir makine yatırımı kadar kıymetli görüp zaman ve para harcamalı.
 
Sonuç olarak da 3 ile 5 yıllık süre zarfı sonunda dünya standartında bir şirketin sahip olduğu UFRS (Uluslararası Finansal Raporlama Standartları) normlarına uygun bir şirkete ve rapora ulaşmaya hedeflemeli. 
 
Ancak, şirketlerimizin değil 50 yıl, 3 sene sonrası için planları yoksa, zaten boşverin "bağımsız"bir denetçiyi, çağırın herhangi bir bağımsız denetim firmasını, çok iyi pazarlık yapın, üç kuruşa bir rapor yazdırıp isteyen merciye raporu verip sizdeki nüshayı çöpe atın, işinize bakın.
 
"Herkes kendi yüksekliğinden görür. Dağın tepesinde olan ise herkesten çok görür. Hedef önde olur, kim öne neyi aldıysa hedefi odur!"

 

#finansman #finans #denetim #iç denetim #Davos #bağımsız denetim #Financial #muhasebe #due dilligence #bağımsız denetim şartları #bağımsız denetim kriterleri #doğuş bektaş #Halka Arz #Yabancı Yatırım #Fon #Özel pazar #Gelişen İşletmeler Piyasası #Gip #Melek Yatırımcı #venture Capital #denetim #sınırlı denetim #konkordato #Borsa #Borsa İstanbul #Bist #Spk #yabancı yatırımcı #yabancı ortak #yurtdışı finansman #yabancı finansman #refinansman #finansman savaşları